30 Nisan 2020 Perşembe

Covidli Ramazan 4-5-6 Bakara Suresi - Dark 1. Sezon

Herkese Merhaba,

Hayırlı Ramazanlar. Ramazanın dördüncü beşinci ve altıncı günlerini işte geçirdim. Açıkcası abonelik hizmeti veren bir kurumda çalıştığım için halk ile temasın çok olduğu bir alanda çalışıyorum. Neyseki benim bölgem ve birimim diğer bölge birimlere göre daha rahat. Fakat sıkıcı olmaya başladı. Günlük gelen insan sayısı azaldı. Bir yandan da ofisdeki kişi sayısı azaldığı için daha da sıkıcı bir hale geldi. Yani gün boyu boş boş oturmaktansa kitap okumaya karar verdim. Şu an da İskender Pala'nın Mihmandar romanını okumaktayım. İnşallah yalnış birşeyler yapmıyorumdur.

Bir yandan da Meal hatmime başlamıştım. Bakara Suresinin Mealini okumuş bulundum. Kuran-ı Kerimin en uzun suresi olduğu için içinde bahsettiği konularda gayet geniş. Özellikle surenin ilk 5 ayeti, Ayetel Kürsi olarak bildiğimiz ayet ve Amenarrasulü olarak okuduğumuz son iki ayeti çok önemli. Fikrimce bu ayetlerin herkes tarafından bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. İlk beş ayette bir mümin veya müslümanın davaranışları üzerinde duruyor. Ayetel Kürsi ayetinde ise adını ayet için de geçen şu ifadeden alıyor:

" O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür."

Bu ifade aynı zamanda ontolojik ve kozmolojik içeriğe sahip.  Felsefe, Din Felsefesi, Teoloji gibi alanlarla ilgilenen kimselerin bu ayeti bence çok iyi bilmesi gerekiyor. Ben henüz okumasamda bu ayet hakkında Farabi, İbn Sina ve Gazali ne demiş? İlk fırsatta öğreneceğim.

Amenerrasulü olarak geçen son iki ayetin ilkinde ise imanın şartları yer alırken, son ayetinde ise güzel bir dua ile bizi karşılıyor...

"  Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."

Evet şimdi gelelim izlediğim diziye...

 

Dark 1. sezon ile karşınızdayım. Evet ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama bu dizi gerçekten bir garip diyebilirim. İnsanı her 5 dakikasında bir zihninin anlamaya çalıştığı bir duruma sokan bir dizi.

Diziyi anlamak gerçekten zor. Biraz fizik bilmek şart. Paralel Evrenler, Solucan Delikleri, Higs bozonu. gibi

Konusu:
2019 yılında kasabalı bir oğlanın kaybolması, tuhaf ve trafik bir geçmişe sahip olan küçük alman kasabası Winden'ın sakinleri arasında korkuya neden olur.
Şöyle bir fragmanını da koyayım.

Buraya kadar Stranger Things gibi gelsede izledikçe Stranger Things'den daha farklı bir yapıya sahip olduğunu anlayabilirsiniz.

Dizinin intorusunu da çok beğendim. Müziği harika....


Şimdi baştan söyleyeyim. Dizi gerçekten adıyla müsammaha bir dizi. Tam anlamıyla karanlık bir dizi. Alman insanının soğukkanlılığını bize çok güzel yansıttığını düşünüyorum.

Dizi hakkında daha uzun yazmayı isterim ama spoiler da vermek istemiyorum. Diziye puanım 10 üzerinden 8 o da aile kurumunu çok ciddiye almadıkları için. Ama onun dışında her anlamıyla iyi bir dizi. Size sadece şunu diyeyim.

33 yıl öncesine gidip, anne ve babanızın nasıl insanlar olduğunu görmek yada bir 66 yıl öncesinde dedelerinizin gençliğine tanıklık etmek nasıl bir his olabilir?

Yine de şuraya bir soy ağacı koyayım da ne olur ne olmaz. 




 Evet yazımı fazla uzatmak istemiyorum. Aslında yazasım baya var da çok uzun olacak.  Dizinin ilk sezonunu izlediyseniz yorumlarda tartışalım. :)

27 Nisan 2020 Pazartesi

COVİDLİ RAMAZAN 1-2-3 SPRİTED AWAY - AFTER LİFE 2. SEZON

Herkese Merhaba,

Ramazan ayının ilk günlerini birlikte geçiriyoruz. Bu günleri hatırlamak adına Corona Günlüklerim adlı bir seri hazırlamıştım. Şimdi ise Covidli Ramazan adlı bir seri hazırlamak istiyorum. Ama üçer gün üçer gün yaptıklarımı anlatmaya çalışacağım. Neden bu yolu seçtim?

Aşağı yukarı günler birbirinin aynı olmaya başladı ve Aslında çok da bloga vakit ayıramadım. (Şimdi kızmayın bana, ev de olsamda çoğu zaman telefonu elime alacak vaktim olmadı. Hatta yorumlarınıza bile daha cevap veremedim. ) Ramazan da toplam 10 yazı yazmaya karar verdim.

23 Nisan 2020 Perşembe

RAMAZAN'A GİRİŞ ve 23 Nisan

Herkese Merhaba,

Bugün 23 Nisan hem de akşamına Ramazan Ayına girmiş bulanacağız. Bu iki günün de coşkuyla kutlamamız gerekirdi. Gayet şenlikli heyecanlı bir gün olması gerekirken bir virüs sayesinde evlerimizden kutlamaya başladık. Akşam ise balkonlarda sevincimizi paylaşıp ardından da ilk Teravih  namazımızı eda edeceğiz, inşallah.

Evet herkesin olduğu gibi benimde ramazan planlarım var. Madem bu Ramazan Sokaklarda olmayacağız, iftar davetlerimizi gerçekleştiremeyeceğiz, O zaman biraz daha içe dönme zamanı gelmiştir. İçimize daha da dönmek adına Ramazanın ilk haftası günde 1 saat tüm teknolojik aletlerden uzak geçirmek istiyorum. 2. Hafta ise 2 saat, 3. hafta da 3 saat ve Ramazan Ayının son haftası da günde 4 saat itikaf'a girmek istiyorum. İnşallah faydası olur. Tefekkür ile geçen bir Ramazan ayı olur. Önceki Ramazan aylarının kıymetini anlarız. Çünkü Ramazan çoğumuz için kalabalık sofralarda paylaşılan muhabbet ve huzurdu.

Açıkcası Ramazan mutlaka hediyesiyle gelir. Hayatımdaki değişimlerin çoğu Ramazan ayında gerçekleşti. Örneğin geçen yıl aylardır beklediğim Mülakat sınavımın sonucu olumlu açıklandı. Önceki yıl daha güzel bir haber aldım. Bu yıl ise virüsün bitmesini istiyorum.

Çocukluğumdan beri hayalim İstanbul'da bir Ramazan geçirmekdi. Sultanahmet, Süleymaniye, Eyüp Sultanda iftar ve sahurlara katılmak en büyük hayalimdi ama bu yıl gerçekleşmeyecek. Bu şehirden ne kadar şikayet etsem de güzel bir Ramazan yaşamadan gitmeye hiç niyetim yok.

Bu arada bugünlerde neler yapıyorum biraz da ona deyineyim.



Evet Dalgano Kahve'yi bende denedim. Görüntüsü çok güzel oldu ama tadını pek beğenmedim. Çünkü ben kahve ile şekeri çok sevmiyorum. Ayrıca 1 çorba kaşığı kahve de fazlasıyla ağır geliyor. Değişik kombinasyonlarla tarifi hafifletmeye çalışıyorum. Daha şekersiz ve daha sof bir tat yakalayınca ayrıntılı bir post yazacağım. Açıkçası soğuk bir kahve olduğu için Ramazan'da iftardan sonra bence güzel gider. Türk Kahvesi ile denedim pek olmadı, Bal ile denedim daha güzel oldu. Ama bal için biraz daha uğraşmam gerek.



Evet bu hafta pek hamur işi yapmadım. Evvelki hafta denemediğim şey kalmamıştı. Yok bazlamaydı, yok pizzaydı derken ödem ve kilo olarak döndü. Bu hafta sadece dereotulu peynirli poğaça yaptım. Buraya tarifini de bırakmak istiyorum.  Kahvaltıda bir kaç adet yiyip gerikalanı buzluğa attım. Sahura hazırlıksız girmeyelim değil mi? Çok da pratikmiş. Korana bitsin çatkapı misafir gelirse hemen yaparım.



Evet, yemek içerikli bir yazı oldu ama ne yapayım. Ramazan gelmeden bir yazayım hem de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutlayayım istedim.


22 Nisan 2020 Çarşamba

Romance Is A Bonus Book




Merhaba,

Uzun zamandır, Kore dizisi izlemiyordum. Uzun bir ara sonrası tekrar izlemeye karar verdim.

Tabi favori oyuncum Lee Jong Suk'dan yana tercihimi kullandım. Askere gitmeden önceki dizisini izleyelim dedim. Düşünün yani uzun zamandır izlemiyorum. Her neyse açtık ponçik ponçik izliyoruz.

Bildiğimiz bir Romantik Komedi dizisi, dizinin başlangıcı dikkatimi çok çekti ilk bölümü bunun için izledim.

21 Nisan 2020 Salı

Bir Garip Kitap Mimi



 Herkese Merhaba, 

Uzun zamandır mim yazmadım. Sanırım Bloglara bir bakınıp çıkmamdan dolayı olabilir. Bu yılın ilk Mimi benim için yine bir kitap mimi, bu yüzden mutluyum. Yıl başlayalı 4-5 ay oldu. Düşünün daha yeni mim yazıyorum. Beni Numan arkadaşımız mimlemiş. Kendisine çok teşekkür ediyorum. 

Onun mimini de okumak için buraya tıklayablirsiniz.

20 Nisan 2020 Pazartesi

Hoşgörü Üzerine Bir Mektup - John Locke




Herkese Merhaba,
Daha önceki yazılarımda bu kitaptan bahsetmiştim. John Locke okumalarına başlamadan önce ikisini de farklı kitaplar zannedip almıştım. Bundan bahsetmiştim. İlk başka aynı kitapları aldığımı gördüğümde biraz üzüldüm. Ama bir yandan da iyi oldu. Çünkü farklı bir çevirmenin nasıl çevirdiğini görmüş oldum. Çeviri büyük bir etmen.  Örneğin bu kitap da Tolerans kelimesi yerine "hoşgörü" tercih edilmiş.

Öncelikle kitapla ilgili bazı önemli bilgileri vermek gerektiğini düşünüyorum.

*Kitap Liberte Yayınlarından çıkmış.
*Yayıncının "Özgürlük Klasikleri" adlı bir serisi var, bu kitap da bu serinin bir kitabı...
*Kitabın Çevirisini Melih Yürüşen yapmış.

Önceki yayın grubuna kıyasla, kısaca John Lock'dan söz edip ardından da kısa bir çevirmen önsözüyle başlamışlar. İşte bu nokta kitabı ayıran burası, diğer çevirinin girizgahı kitap kadar vardı. Çeviride o kelimeleri neden seçtiklerini, hatta dipnotlar için özel araştırmalar yaptıklarını görmüş oldum. Ayrıca biraz tarafsız bir tutum da söz konusuydu.

Liberte Yayın Grubu, Melih YÜRÜŞEN biraz kitap içeriğiyle bağlantılı olarak Laiklikden dem vurmuş. Aslında iyi yapmış. Çünkü Locke'un yaptığı etkileri bugün görmek mümkün, biraz da bu konuyu araştırmış oldum. Ama fazla girmek istemiyorum.

Her iki kitapda da altı çizili bölümlerim hemen hemen aynı sayılır. Altını çizdiğim yerleri çok beğendiğim için değil, bugünün dünyasını iyi anlattığı için de çizmiş olabilirim değil mi? Lakin bazı sözleri çok beğendim.

"Şefkat ve samimiyet mükellefiyeti altına sokamaz. Siyasi yönetimin işlerini, din işlerinden kesinlikle ayırt etmeyi ve ikisi arasına adil sınırlar koymayı bütün her şeyin üzerinde zorunlu buluyorum. "

"İster bir Hristiyan, ister bir putperes (pagan) olsun, ona hiçbir şiddet yöneltilmemeli ve kötülük edilmemelidir. Hayır, çıplak adaletin dar ölçüleriyle kendimizden memnun kalmamalıyız; merhamet, cömertlik ve geniş fikirlilik buna ilave edilmelidir. "

"Eğer bir insan doğru yoldan ayrıldıysa, bu onun kendi talihsizliğidir, bu durumun dünyada onu perişan etmesi beklendiğinden, onu cezalandırmanız gerekmez."

"Hükümdarlar, gerçekten, güç bakımından insanlardan üstün doğarlar, fakat doğada eşittirler. Hukuk ve yönetme Sanatı başka konularla ilgili fazla bilgi içermez; bunlar en az da idn konusunda belli bilgileri içinde barındırırlar. Çünkü, eğer böyle olmasaydı, yeryüzü efendilerinin dini meselelerde karar verirken bu derece engin bir şekilde farklılaşmaları nasıl mümkün olurdu?"

"Hıristiyan dini, bu yollarla o ülkede kök salarak yayılırsa da hemen en güçlü din haline gelmez. İşler bu minvaldeyken, barış, dostluk, iman ve eşit adalet onlar arasında korunur. "

"Fakat hiçbir şey, insanların genelde uyguladıkları moral, hukuki, ve resmi kurallardaki genel ayrımcılık kadar saçma olamaz: zira bu şekilde yasalar, sadece ve sadece ait oldukları toplumun insanları için bağlayıcı olabilirler. "

" Ama insanları fesat için biraraya getiren tek bir şey vardır, o da zülümdür."

"Adil ve ılımlı yönetimler, her yerde huzur ve emniyet içindedirler: oysa zulüm, kargaşaya yol açarak insanları rahatsız verici ve zorbaca bir boyunduruğu reddetme mücadelesine sevk eder."

Sağlıklı, huzurlu günleriniz olsun.

19 Nisan 2020 Pazar

Narcos 1. Sezon


Narcos - Dizi 2015 - Beyazperde.com
Herkese Merhaba, 

Narcos dizisinin ilk sezonunu izledim ve sizlerle dizi ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

Öncelikle hiç bir zaman Escobar'ın abartılmasını anlayamadım. Diziyi de şu sebeple izlemedim. " Bir suç çetesi liderini kesin sevimli gösteriyorlardır." 
Karantinadan aylar önce sohbetini sevdiğim bir arkadaşım tavsiye etmişti. Kendisinin sohbeti iyidir. İzlemelisin deyince listeme ekledim. Bu kararımda Marmaray da FilmBox'da reklamlarını görünce izlemeye karar verdim. 

Açık konuşmak gerekirse ilk bölüm bana çok sıkıcı geldi. Hatta uyudum. Evet öyle bir huyum var dizi ya da filmlerin bölümlerini saat 22.00'dan sonra seyredince baya baya uykum geliyor. O yüzden sıkıcı gelmiş olabilir. Hatta bu sıkıcı bulduğum dizilere mahsus bir şey de değil. Sherlock'da bile uyumuş insanım. Tabi sonra tekrar seyrettim. 

Ama ikinci bölümü seyrettiğimde gerçekten çok ama çok beğendim. Hikayenin akışı sizi içine çekmekle kalmıyor. Adeta olayları yaşatıyor. 



3. Bölüm de ise dizinin ortalarında Escobar'ı biraz olsun sevimli gösterildiğini düşündüm. Fakat bölüm sonunda tiksindim. Hatta diziyi izleyenler bilir, o bölümden itibaren kim hakkında konuşuyorsa öldürüyor. Evet spoiler vermiş olabilirim ama zaten tarihi gerçekler. İlk bölümü izledikten sonra Escobar'ı öldürdüğü insanları, hatta Kolombiya tarihine az buçuk göz atacaksınız.  Yine de diziyi izlerken Escobar'ı canlandıran Wagner Moura'yı baya sevimli bulabilirsiniz. Ben buldum. Fakat bunu oyuncunun sempatik olmasına yordum. Keşke biraz daha sempatik olmayan birine benzetselermiş. O bölümden bir alıntı: 

Fakir bir ülkenin fakir bir şehrinde fakir bir ailede doğduğunuzu ve 28 yaşına gelmeden sayamayacağınız kadar paranızın olduğunu hayal edin. ne yapardınız? Hayallerinizi gerçekleştirirdiniz. Sorun şu ki kimse sahip olduğu hayalleri kontrol edemez. Özellikle Pablo Escobar’sanız. Özellikle Kolombiya’da büyüdüyseniz. büyülü gerçekliğin Kolombiya’da ortaya çıkmasının bir sebebi var. Kolombiya hayallerin ve gerçeklerin birleştiği bir ülkedir. İnsanların Kafalarının Icarus kadar güzel olduğu bir ülke. Ancak büyülü gerçekliğin bile sınırları var.
Güneşe çok yaklaştığınız zaman hayalleriniz erir gider.


Bu arada dizi boyunca Wagner Moura kilo olmaya devam etmiş. Normalde fit bir insanken kilo almak zor olmuştur. 

Bunun yanında dizi boyunca iyi adamın tarafını tutmak istesem de tutamadım. Ama bu sefer tutamadım. Çünkü dizi boyunca ABD'li ajanların kahramanlığını izledik. Abd iyi adamdı, Kolombiya ise çok kötü olarak gösterilmiş. Aslında çok kötü olabilir, çünkü Polislerin ve Askerlerin rüşvet almasını az çok anlıyorum. Fakat dizi boyunca Kolombiya Başkanı ya da herhangi bir siyasi çıkıp da: 

"Ey Amerikalılar! Biz kendi suçlumuzu kendimiz yakalarız, Escobar'ı sizden öğrenecek değiliz. İç işlerimize karışmayın. " diyen yok. 

Hadi bunu diyemiyorlar, ülkedeki güçsüzlükten dolayı ama en ufak hoşnutsuzluk göstermiyorlar. Gerçi ABD yapımı bir dizi izliyoruz. Olayları ne kadar tarafsız anlatabilirler ki? Ekşi sözlükten okuduğum kadarıyla M-19 ile ilgili verilen bilgiler yanlışmış, açıkçası pek de araştırmadım.  

Dizi'de beğenmedim diğer kısım ise malum sahnelerin her bölümde gereksiz bir biçim de gözümüze sokulma çabasıydı. Halbuki dizinin buna ihtiyacı yok ki, gerilim, aksiyon zaten size diziyi izlettiriyor. 

Lafı fazla uzatmak istemiyorum. Bu dizi maalesef aile ile izlenebilecek bir dizi değil ama tavsiye ediyorum. 

Bu arada dizi boyunca Escobar'ı sempatik bulanlar olmuş. Evet bazen göze sempatik gelmese de bir şeytan o, o yüzden lütfen bunu aklınızın bir köşesinde tutun. Sosyal Medyada gördüğüm kadarıyla bu kişi fazlaca övülüyor.



13 Nisan 2020 Pazartesi

Corona Günlüklerim - 9 Tolerans Üzerine Bir Mektup



Herkese Merhaba,

Yine bir yazı ile karşınızdayım. Corona Günlüklerimin son gününü yazıyorum. Pazartesiden itibaren işteyim. İşe beş gün gideceğim sonra nasipse tekrar hafta sonları ile birlikte 9 gün idari izinli olacağım.

Dünümü anlatıyorum.

Önceki gün epey bir tembellik edip işlerimi yapmamış ve ertelemiştim bugün ise önceki günümü telafi etmek üzerine oldu. O yüzden de hem aynı günü hem de bir önceki günümün işini yapmak beynen zorladı diyebilirim. Ama olsun.

Ben işlerimi 30 dklık planlarla planlıyorum. Bu plana göre 30 dakika da her şey yapılsa da önceki günün hiçbir şey yapmayınca haliyle insanın saati de şaşıyor.  Ama yine de yetiştirdim. (Sadece Sporum kaldı. Onu da diğer günlere yedireceğim. Mesala hergün 15-20 dk fazla spor yaparak telafi edeceğim.)

Kitabımı da bitirdim.






Kitabın adı: Tolerans Üzerine Bir Mektup

Kitabın Yazarı: John Locke

Evet kitabımızın yazarı, John Locke hani şu zihin boş bir levhadır, diyen filozofumuz. Kendisi Bilgi Felsefesi konusunda benim neznimde daha çok tanınıyor. Fakat Kendisi Siyaset Felsefesi alanında da oldukça etkili olmuş bir isim. Tolerans Üzerine Bir Mektup adlı kitabında da bunu gayet net görebilmekteyiz. Hatta John Locke, JJ Rousso'yu etkilemiş bir isim. Biliyorsunuz JJ Rousso'dan ise Atatürk etkilenmişti ve Türkiye Cumhuriyetini kurmuştu. Sadece Türkiye özelinde değil, bugünki dünya devletlerinin oluşmasında bu isimlerin etkisi var.

Benim elimde bulunan kitap Atıf yayınlarına ait. Çeviri ise Fikret Yılmaz'a ait. Bu tür kitaplarda çeviriye özellikle dikkat etmek gerekiyor. Her tür kitap da çeviri önemli bir kriter ama felsefe kitaplarında bu önem iki kat artıyor, diyebiliriz. Çünkü insan düşüncesinde etki eden önemli araç dil. Dil farklılaştıkca insanların düşünceleri de o denli farklılaşır.

Kitap asıl metinden önce Locke ve Tolerans üzerine durmuş. Tolerans kelimesinin ne olduğunu bizlere açıklamış. Açıkcası bilmediğimiz ya da bildiğimizi sandığımız kelimelerin sözlük anlamları farklı olabiliyor. Esasında tolerans kelimesini türkçe karşılığı olarak hoşgörüyü kullanıyoruz. Fakat bu yanlış bir kullanım. Çünkü hoşgörü adı üstünde kendinden olmayan grup ve insanı olduğu gibi kabul edip hoş görmektir, tolerans ise hoş görmediği halde farklı grup ve insanların olmasına müsaade eder. Tolerans kavramını Türkçeye Arapça'dan geçen müsâmaha kelimesinin karşılığı olarak değerlendirebileceğimiz kitabın başında çevirmen tarafından belirtilmiş ve benim hoşuma gitti.

Bunun yanında hep bize öğretilen hoşgörünün aslında yanlış olduğunu da görmüş oldum. Çünkü bir insan herkesi olduğu gibi hoşgöremez. Bu maddenin yapısına aykırı. Nitekim kitabın yazarı Locke'da içinde bulunduğu dönem ve şartlara göre pek tabi Osmanlı Devletini pek de hoşgörmüyor. Aslında şöyle bir düşününce her insan topluluğu bir başka insan topluluğunu sevmez. Hatta nefret eder. Ama bunu faşizan bir tavra çevirmemesi gerekir. Fakat hoşgörü bu nokta da kendi düşünceni imleme konusunda aşırı kaçtığından, sulha götürecek olan müsâmaha göstermektir.  Locke bu kavramı, içinde bulunduğu dönemin hristiyan dünyasındaki değişmelere göre kitabında açıklıyor. Gereklerini ortaya koyuyor. Dönemin siyasi otoritelerini dolaylı yoldan da eleştiriyor.

Bu kitap aynı zamanda Hoşgörü Üzerine Bir Mektup olarak da dilimize farklı yayınlar ile çevrilmiş. Ben de ikisini farklı bir kitap olarak düşünüp birlikte siparişini vermiştim. Sıradaki okuyacağım ise kitabın farklı çevrisini okuyarak, çevriler arasındaki farkı net görmek ve John Locke'un konu hakkındaki düşüncelerini sindirmek.

Bu haftalık bu kadardı. 9 gün boyunca  sizlerle olmak keyifliydi. Ama hergün aynı içerik de yazı yazmak pek faydalı olmuyor. Gelecek için güzel bir anı birikti. Sanırım yaptıklarımı anlatan 2 günlük, 3 günlük yazılar yazabilirim. Ramazan da Covid 19 gibi bir seri başlatabilirim.

Görüşmek üzere...

12 Nisan 2020 Pazar

Corona Günlüklerim - 8




Yavaş yavaş corona günlüklerimin son yazılarını yazıyorum. Epeydir bloggerda olmayıp tekrar yazınca ve üst üste hergün yazınca çok sevdim. Çok vakit ayıramasamda blog yeni blogları öğrendim. Sevgili Deep Sayesinde tabii ki. Buradan kendisine teşekkür ediyorum.

11 Nisan 2020 Cumartesi

Corona Günlüklerim -7





Evet tam bir haftadır evdeyim. Kaldı iki günüm. Biraz enerji düşüklüğü yaşadığımı hissediyorum. Aslında sabah vakti tüm enerjimi spor yaparak harcamaya kendimi alıştırmışken öğleden sonra spor yapmaya karar verdim. Hatta camları silme işlerini de öğleden sonraya bırakmıştım fakat çalıştığım yerde biri korona virüse yakalanmış. Bunun haberini alınca hiç bir şey yapasım gelmedi.

10 Nisan 2020 Cuma

Corona Günlüklerim - 6 Corona'ın Öğrettikleri Üzerine

                                                        (Geçmiş günden bir manzara)


Herkese Merhaba, 

Korona virüs dolayısıyla evde geçen günlerimi anlatmaya çalışıyorum. Hem de kendim için motivasyon oluşmuş oluyor. Heybeme alabildiğimce yük almayı, yağmur bulutumdaki yağmur kapasitesinin artması için uğraşıyorum. 

9 Nisan 2020 Perşembe

Corona Günlüklerim 5 - Airlift Film.




Korona Öncesi çektiğim bir fotoğraf

Herkese Merhaba,

Bilgisayarın başına ancak geçebildim. Günler birbirine her ne kadar benzese de her gün birbirinden daha farklı yapmak bizim baktıklarımızla gördüklerimiz arasındaki algıyı değiştirmekle olacağına inanıyorum.

8 Nisan 2020 Çarşamba

Corona Günlüklerim 4 - Pizza Yaptım, The Platform, Ahkaf Suresi

Herkese Günaydın,

Günler her ne kadar yavaş geçse de bana göre hızla akıyor. Özellikle telefonu elime aldığım vakit. Pomodoro yapmadan saate bakarak çalışsam bile 30 dk zaman kaybım oluyor. Bu saate bakarak yaptığım. Saate bakmadan kim bilir, ne kadar vaktim kayboluyor.

Evet son iki gün hava daha güzel seyrediyor. Dışarıya çıkamıyoruz fakat havanın iyi olması insana güç veriyor. Neşesini değiştiriyor. Ben galiba havanın en çok 16-17 derece olduğu zamanı seviyorum.

Her Neyse gelelim dün yaptıklarıma, Sabah sporuyla başladığım günüm devamında pizza yapımıyla devam etti. Sabah 06:00'da uyanıp kahvaltıyı 6 da yapanlar için fena bir seçim değil. Evet kahvaltıda pizza yedim, yedik. Çünkü aynı karbonhidratı Akşam yemeğinde almaktansa sabah kahvaltısında almak daha mantıklı geliyor. Bilmem belki de yanlış yapıyorum.

O kadar kaloriyi aldıktan sonra tabii ki,  öğle ve akşamı boş geçirmeye karar verdim. Tabii biraz atıştırdım. Ben aç kalamam ama tam bir öğün yemedim. Fakat yine de aç değilim.




Kandil olduğu için, sevdiklerimle büyüklerimle telefon konuşmalarıyla geçti günün büyük bir çoğunluğu.

Platform (film) - Vikipedi

Daha sonra film izlemeye karar verdik. Bu sefer bir iki yazı öncesinde yorumlarda önerdiğiniz Platform filmi önerilmişti. Onu izledik ve baya etkilendik. Tamda sabahında koca bir tabak pizza yediğimiz gün bunu izlememiz vurucu oldu.  Film sistem eleştirisini güzel yapmış fakat bence eksikleri var. Joker filmi gibi bu film de kapitalizmi eleştirip kapitalizmi besliyor. Dünyanın en büyük yayıncı şirketlerinden birinde yayınlanıyor. Eleştirmeden önce filmin konusu anlatayım.

Bir çok kattan oluşan bir binada her kattaki insana yetecek kadar yemek en üst katta hazırlanıyor ve servis ediliyor. Fakat en üst kattakiler gereğinden fazla yiyerek alt kattakilerin yemeklerini de yiyorlar. (Tıpkı stok yapmak gibi). Biraz da dünya düzenine bir gönderme var. Kaynakları hunharca savuran ülkeler varken bir yanda açlıktan ölenler gibi. Ya da dünya servetinin  önemli bölümünün %3'ün elinde bulundurulması gibi. Buraya çektiği mesaj çok güzel.

Filmin baş karakteri ise Goreng
Goreng, platforma sigarayı bırakmak, kitap okumak ve hapishaneden alacağı diplomayı düşünerek kendi isteği ile girer fakat sistemin nasıl çalıştığını bilmemektedir.  Goreng olabildiğince kendi değerlerini de korumak için mücadele ediyor. 

Son Günlerin Çok Konuşulun Filmi: The Platform |Cımbız Ucu

Filmi tavsiye ederim. Film de beğenmediğim çok şey yok. Öncelikle sonunu çok beğenmedim. Bunu izleyince anlarsınız. Diğer beğenmediğim nokta ise bazı sahnelerin gereksiz oluşuydu. En son beğenmediğim nokta ise fazlasıyla tiksindirici sahne vardı. Hala canım bir şey yemek istemiyor. 

Son olarak bu filmi çok fakir ya da orta sınıfın oyuncağı olacak. Oysaki zenginler birbiri üstünden geçinen insanlar, servetini emek sömürüsü ile artıranlar izletilmeli. Geçmiş de de dünya kaynaklarının çoğunluğu azınlığın elindeydi. Şimdide azınlığın elinde, gelecekte de azınlığın elinde olacak. 

Günlük kitap okumaya gayret ediyorum. Başladığım kitabın adı, Telorans Üzerine Bir Mektup. Yazarı John Locke. 

Derken akşamı ettik. Kandil olsa da olmasa da günlük belli okumalar yapmaya gayret ediyorum. Meal ve Tefsir gibi. Size okuduğum en son surenin mealini de paylaşarak bu yazımı bitirmek istiyorum. Sağlıklı günler diliyorum. 



46-AHKAF:

1 - Hâ mîm.

2 - Bu kitabın indirilişi, çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.

3 - Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre için yarattık. İnkâr edenler uyarıldıkları şeyden yüz çeviriyorlar.

4 - Ey Muhammed! De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar yerden ne yaratmışlar bana gösterin. Yoksa onların göklerin yaradılışında bir ortaklıkları mı var? Eğer siz doğru söyleyen kimseler iseniz bana bu Kur'an'dan önce indirilmiş bir kitap veya ilimden bir eser getirin."

5 - Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olan putlara dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.

6 - Kıyamet günü insanlar biraraya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler. Ve onların kendilerine tapmalarını inkâr ederler.

7 - Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.

8 - Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

9 - Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

10 - De ki: "Ne dersiniz, eğer bu Kur'an Allah tarafından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, bununla birlikte İsrailoğulları'ndan bir şahit de onun bir benzerini (Tevrat'ta görüp) inanmışken siz hala büyüklük taslarsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz ki, Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez."

11 - İnkâr edenler, iman ednler için: "Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar, onu kabulde bizi geçemezlerdi." derler. Bununla muvaffak olamayınca da: "Bu eski bir yalandır." diyeceklerdir.

12 - Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı. Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden bir kitaptır.

13 - "Gerçekten Rabbimiz Allah'tır." deyip, sonra da dosdoğru olanlara gelince onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

14- İşte onlar cennetlikdirler, yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.

15 - Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve ben gerçekten müslümanlardanım."

16 - İşte yaptıklarının en güzelini kendilerinden kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu onlara vaad edilmiş olan dosdoğru bir sözdür.

17 - Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir." diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.

18 - İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları içerisinde haklarında azab vaadi hak olmuş kimselerdir. Onlar gerçekten hüsrana uğramışlardır.

19 - Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını tam olarak verir. Onlara haksızlık edilmez.

20 - İnkâr edenler ateşe arzedilecekleri gün onlara: "Siz dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz, artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanız ve yoldan çıkmış olmanızdan dolayı aşağılayıcı bir azabla cezalandırılacaksınız." (denir).

21 - Ey Muhammed! Âd kavminin kardeşi Hud'u hatırla. Hani O, Ahkâf denilen yerde kavmini uyarmıştı. O'ndan önce ve sonra da nice peygamberler gelip geçmiştir. Hud, kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Çünkü ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." demişti.

22 - Onlar: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen o bize vaad edip durduğun azabı haydi getir." dediler.

23 - Hud: "O azabın ne zaman geleceğine dair ilim Allah katındadır. Ben size benimle gönderileni tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." dedi.

24 - O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır.

25 - O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi. Nihayet helâk oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.

26 - And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.

27 - Andolsun ki, biz sizin etrafınızda bulunan bir çok memleketleri helak ettik. Belki tevhide dönerler diye ayetlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık.

28 - Allah'ı bırakıp da kendilerine yakınlık sağlamak için edindikleri ilâhları onlara yardım etselerdi ya! Ama hayır, aksine onlardan kaybolup gittiler. İşte bu onların yalanları ve uydurup durdukları iftiralarıdır.

29 - Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur'ân'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar Kur'ân'ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine "susun" dediler. Kur'ân'ın okunması bitince de birer uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.

30 - Onlar kavimlerine şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap gerçeği ve doğru yolu gösteriyor.

31 - Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun."

32 - Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler.

33 - Onlar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet şüphesiz ki, O'nun herşeye gücü yeter.

34 - İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün onlara: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Rabbimiz Hakk'ı için gerçekmiş!" derler. Allah onlara: "O halde inkâr ettiğinizden dolayı şimdi tadın azabı!" der.

35 - Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?

7 Nisan 2020 Salı

Corona Günlüklerim 3







(Bir türlü güneş açmayan bir İstanbul sabahından merhaba, fotoğraf düne aittir. Bugün daha güneşli bir gün olduğunu söyleyebilirim. )


Herkese Günaydın.

Bu yazıyı aslında gece yatmadan önce yazmam gerekiyordu fakat ertesi güne kaldı. Tembelliğim tutu da yine. 3. günümü sizlere anlatmak istiyorum.

Sabahları uyanmak da zorluk çekmeye başladım acaba geç yattığımdan mı yoksa, enerji düşüklüğümü neden bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var o da erken uyanmak her zaman için iyidir. O yüzden güne kahve içerek başladım.

Evet bugün çok farklı bir gün geçirdiğim söylenemez. Sabah spor yapıp ardından hamur işi yaptığım bir başka gün de bugün oldu. Uçların insanı olduğumu bir  kez daha kanıtladım.

Bugün ne kitap okudum ne de film izledim.  Ama verimsiz bir günde geçirmedim tabii ki.

1- Osmanlı Türkçesi kursum biliyorsunuz iptal oldu. Ama kurs hocamız watsapp üzerinden bize metin gönderiyor. Ya da metin okuduğu dersleri bize atıyor. Normalde kurs devam etseydi, birincil kaynakları okumaya başlayacakmış... Bu da okuyacağımız kaynak, Basiret gazetesi..



2- Bir diğer yaptığım şey ise Algoritma ve Programlamaya giriş kursuna kaydoldum. İSMEK'de uzaktan eğitime geçti ve bir kaç tane kurs oluşturdu. Açılan kurslara kaydolma ihtiyacı hissettiğimden dolayı en ilgimi çeken konunun bu olduğuna karar verdim. Aslında ne çalıştığım alanla ne de aldığım eğitimle bir ilgisi yok. Ama yine de günümüzde bilgisayarların nasıl çalıştığını öğrenmek için güzel olacağını düşünüyorum. Hem de vaktimizi bilgi ile dolduruyoruz. Unutmayalım bilgi güçtür. 






3- Bir de Afad Gönüllü eğitimleri var. Ben Afad'da kayıt oldum olalı bir yıl oldu ama çoğu eğitimi tamamlamadım. Geçen gönderdikleri bir mesajla aklıma geldi. Aslında her ne kadar virüse odaklansak da deprem yangın gibi tehlikelerde ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bu yüzden gönüllü eğitimlerine katılmak için boş vaktim varken değerlendirmek istedim. 

4- Bir de pazara gittim. Çünkü, taze mevye sebze almam gerekiyordu. Evet dışarıya çıkmayacak kadar yiyeceğim olsa da meyve sebze pek dayanmıyor. Ya da çürüyor. 


                       BU ARADA HAYIRLI KANDILLER DİLİYORUM



5 Nisan 2020 Pazar

Corona Günlüklerim 2 - Film Kitap - Bazlama ve Film

Herkese Merhaba, 

Günden güne ölüm sayıları artıyor fakat iyileşenlerde var. Şu an iyileşen insan sayısı ölen insan sayısından daha fazla olumlu tarafından da bakmamız lazım. Bu hastalığın yayılmaması için elimizden geleni ardımıza koymamalı ve kararlılıkla en iyisini yapmalıyız. 

Neyse girizgah bölümünü fazla uzun tutmamayayım. 

Bugün sabah yine namaz ile başlayıp, ardından Kuran okuyup, Leslie ile devam ettim. Leslie ne diyenler için hemen açıklıyayım. Evde yürüyüş yapmak isteyenler için bir video ben 2 yıl önce 3 ay boyunca yapmıştım baya faydasını gördüm. Şimdi malumunuz dışarı çıkmadığımız için yine yapmaya başladım. (Walk at Home yazarak youtube da aratabilirsiniz. )


Dün bacak çalıştığım için bugün de karın çalışmaya karar verdiğim için Squat Girl'ün dümdüz karın oynatma listesindeki ilk üç videoyu yaptım. 

Sağlıklı bir şekilde güne başladıktan sonra. İşler karıştı. Aslında ekmek bitmişti. Bakkala çıkmak istemedim. Size bir şey söyleyeyim mi karantina olmasa bile beni eve koysalar aylarca sıkılmadan dururum galiba dışarıya çıkmak daha zahmetli, yok hazırlancanda başörtü takıcanda şimdi bir de maske takmak gerekiyor. Maskeyi de bir sürü insanla muhatap kalma durumu var. Evde kahvaltı için bazlama yapmaya karar verdim.  Evde merdane falan da yok ama hallettim bi şekilde. Son dakika bir fotoğraf çekmek aklıma geldi. Şekilleri pek düzgün olmasa da işimizi gördü çok şükür ki karnımızı doyurdu. 

y

Bunları ben en çok tost haliyle ve yumurtaya bulmayıp kızartma yapılmış halini çok sevdiğimden bir kısmını tost yaptık. Yarın ise yumurtalı ekmek olarak yapacağım. Tabi ne yaparsam minicik dolabımın küçük buzluğu da bu bazlamadan nasibini aldı. İki öğünlük bazlamamız da dolapta yerini aldı. 

Tarif için baktığım video;



Diğer yaptığım aktivite de film izlemek oldu. Hergün birimizin önerisiyle bir film izliyoruz. Bugün sıra Kardeşim B'nin sırası olduğu için izlediğimiz filmin adı Take Shelter idi. 


Psikolojik bir gerilim filmi olduğu için bu sıra pek beğenmedim. Oyunculuklar ise gayet
başarılıydı. Bir an bende bir fırtına kopacağına inandım. Bu aralar film beğenmeme huyum tuttu. Normalde ben psikolojik gerilimleri ya da tüm gerilim filmlerini severim. 

Bu arada canım pek de film seyretmek istemiyor. Ya da dizi seyretmek çünkü bunlar çok vakit alıyor. Evde olmama rağmen online olan AFAD, Osmanlı Türkçesi ve Algoritmaya giriş eğitimlerine henüz başlayamadım. İstemiyorsun neden yapıyorsun diye soracak olursanız. Kardeşlerimle ortak vakit geçirdiğimiz etkinliklerden sadece film izlemek kaldığı için....





Evet sonunda kitabımı bugün bitirdim. Kitap hakkında biraz bilgi vereyim. Kitabı okuma sebebim bir felsefe öğrencisi olarak Ortaçağ felsefesi hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için okudum. Yani o kadar felsefe okumuş ama bir Agustinus bilmiyor' dedirtmem. Zira yıllardır kadrolu felsefe öğrencisiyim. Üzerine bir çalışma yapmayacaksınız okumayın. Çalışma yapacaksınız en az üç defa okuyun derim. Bir felsefe metnini çok iyi anlamak istiyorsanız iki defa okuyun derim. İlk okuma pek sizin için iyi değildir. Hatta az biraz felsefeye ilginiz varsa böyle bir kitabı tavsiye etmiyorum. 

Kitap'da Agustinus'un itiraflarını içeriyor. Zaten kitabın adından da bu anlaşılıyor. Fakat biraz daha açacak olursam, Bu Agustinus gençliğinde hızlı bir gençtir fakat sonradan Hristiyan olduğundan günahlarını itiraf eder. Bu itirafları bir yana felsefi bir çok sorunu da bu kitabında anlatır. Özellikle zaman hakkındaki itirafı enfestir. 

Evet günü bitirmiş bulunuyorum. Birşey daha söylemek istiyorum. Ben bulaşık yıkamak istemiyorum. Fakat sıra bende maalesef neyseki yarın sıram bitiyor.  Bulaşık makinem yok tek kişi yaşadığım için almadım. Bir de bulaşık yıkarken hızımı alamayıp tüm mutfağı silesim geliyor. Hanımlar sizde de bu duygu oluşuyor mu?

Evet yemekleri de bugün ben yaptım. Çorba dünden kalmıştı. Belki bu günlerde ne pişirsem diye düşünüp durmayalım. O günün menüsünü paylaşayım ki ertesi gün siz yapabilirsiniz. Ya da annenize eşinize bu konuda yardımcı olabilirsiniz. Bu arada her Allah'ın günü ev halkına yemek yetiştirmeye çalışan kadınlarla nöbetleşerek yemek sistemine geçseniz daha iyi olur. Bu süreçte kadınlar değil eve adeta mutfağa hapsolmuş durumdalar. 

Yemek Menüm
* Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası
* Domatesli Şehriye Pilavı
*Haşlanmış Tavuk 
* Evde bulunan sebzelerle salata. 

Herkese Sağlıklı geceler. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...