Dostoyevski- Suç Ve Ceza

  Bu kitabı okumayı hep erteledim. Neden Hep Erteledim? Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Galiba bu kitabı okumak için olgunlaşmayı bekledim. İkinci el bir kitapçıdan geçen yıl almıştım. Basım Bilgilerinin bulunduğu kısım yırtıktı.Direk ilk bölümden başlamıştı ve toplam 495 sayfa idi. Geçen Ay çok hızlı kitap okumama rağmen bu kitabı sindire sindire okumam gerektiği kanısına vardım ve 10 günde ancak bitirdim. Ama buna değdi doğrusu çünkü değmek zorundaydı.

   Hatırlarsanız Daha önceden Dostoyevski'den Yeraltından Notlar kitabını çok beğendiğimi söylemiştim. Hatta yazarla muzip bir dostluk kurduğumu da belirtmiştim. Yazara "Dostoyevski Amca" demiştim. Fakat Şuç ve Ceza Dostoyevski hayranlığımı kat be kat artırdı. Tiryakisi olmaya başladım. "Roskolnikov Sen neymişsin be?" diye içimden geçirmedim değil. Bazen karaktere okurken sinir oldum bazen ise hatta çoğunlukla sevdim. O piskolojisi çok hoşuma gitti. Roskolnikov'un iç dünyası beni derinden etkiledi. Hatta Raskolnikov'u Yeraltindan Notların anlatıcısı olan yaşlı adamın gençliği olarak düşünüyorum. . Kitabın içeriğinden çok bahsetmeyeceğim.  Bu ilk okumam oldu ve genel olarak çok beğendim. Sizlerle birlikte tekrar okuma planı yaptım. Her okumamı farklı bir yayın ile yapmayı planlıyorum. (İş Bankası Yayınları, Can Yayınları vs.) Zira bu okuduğum kitap pek bir rastgele oldu.

  Kitabı bitireli günler oldu. Ben hala Raskolnukov'u düşünüyorum. "Acaba 32 yaşında be yapacaktı?" yada "Acaba bütün katiller mi böyle düşünüyor.?" "Her katil zeki mi?" "Acaba bu Roman ı yazmak için yazar Cinayet işlemiş olabilir mi?" diye kafamda deli sorular oluştu. Kitap bitince boşluğa düştüm adeta.Her balta görüşümde aklıma Raskolnikov gelecek....

   

Kitabı tavsiye eder miyim? Ederim elbette bu hazineden yoksun kalmayın.

Alıntılar:

" İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!"

"Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!"

“- Şimdi neden hiçbir iş yapmıyorsun?
- Yapıyorum.
- Ne yapıyorsun?
- İş yapıyorum.
- Ne işi yapıyorsun?
- Düşünüyorum.”

''Denginiz değilim efendim, dengesizim...''

"...tek istedikleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak... Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendileri olmasınlar, yeter ki kendi kendilerine benzemesinler... Bunun adına da en ileri gelmişlik diyorlar. Saçmaladıkları şeyler kendi düşünceleri olsa bari..."

"Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşlukta erdem değildir kesinlikle.Fakat sefalet ayıptır.İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruya bilir.Fakat, sefalete düşünce asla...Bir kimseyi sopa ile toplumun dışına atamazlar, daha da alçatmak için süpürürler.Doğrudur da...Çünkü sefalete düşünce kendimi ilk suçlayacak benimdir.İnsan kendi yüzünden meyhaneye düşer."

"Başkalarının aklıyla yetinmek hoşumuza gidiyor. Alışmışız buna!"

"İnsanlar basit ve üstün olarak ikiye ayrılırlar. Basit olanlar, yalnızca insan cinsini üretmeye yarayanlardır, diğerleri de yeni bir şey söyleyebilmek isteğiyle doğmuş, üstün insanlardır. Toplum muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip, onlara tapıyor… İlk bölüm şimdinin adamıyken, ikinci bölüm hep geleceğin adamıdır. Birinciler dünyayı korur ve nüfusu çoğaltırlar. İkincilerse onu hareket ettirir ve asıl amacına doğru yürütürler."

"Raskolnikov, gururunu bir kenara atarak, inanmış ve hayata yeniden gelmiş gibiydi.Bu onun için bir kurtuluş ve dirilişti."

"Raskolnikov, birden Sonya'nın sözlerini hatırladı: Dörtyol ağzına git, halkı selamla, yeri öp, çünkü sen ona karşı da günah işledin ve bütün dünyaya, yüksek sesle, "Ben katilim!" diye bağır! Bunu hatırlayınca, tepeden tırnağa kadar titredi.."

"Ama dinle... Bir yanda budala,anlamsız,önemsiz,ters,hastalıklı,kimseye yararı olmayan, tam tersine herkesezararı dokunan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen yarın nasıl olsa kendiliğinden ölecek olan bir koca karı var. Anlıyor musun? Anlıyor musun?"

"Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!"

"Dünyada açık yüreklilikten zor, övmeden kolay bir şey yoktur. Açık yüreklilikte yüzde bir değerinde bile olsa bir nota falsolu oldu mu, uyumsuzluk hemen fark edilir; övmede ise baştan sona bütün notalar falsolu bile olsa, yine de kulağa hoş gelir, zevkle dinlenir. Övgü ne kadar kaba olursa olsun, yine de, en azından yarısı övülene gerçek gibi gelir ve toplumun her katmanında böyledir. Namus tanrıçası olarak nitelendirilen bir kızı bile övme ile baştan çıkarmak mümkündür."

"Ben de bir insanım ve insana ait hiçbir şey bana da yabancı değildir."

"Kapıyı kilitlemiyor musun?" diye sordu."
"Hiçbir zaman kilitlemedim ki! Sözde iki yıldır kilit alacağım..." Gülümseyerek Sonya'ya baktı: "Kilitleyecek hiçbir şeyi olmayan insanlar mutludurlar herhalde, öyle değil mi?"

Not 1: Dün İstiklal Marşımızın kabul yıldönümüydü. Allah bu vatana bir marşı tekrar yazdırmasın. O marş sünyanın en güzel şiiridir.

Not 2: Bu gün YGS var. Herkese başarılar. Sınavdan çıkan arkadaşlar siz bu yazıyı sınavdan sonra okumuş olabilirsiniz. İyi geçtiyse, LYS de rehavete kapılmayın. Eğer kötü geçmişse bilimki LYS var. Biraz sıkarsanız yaparsınız. YGS de 600.000 olup 50.000'ne çekenler var. Sizde yapabilirsiniz. Üniversiteye gittiğinizde hiç kimse sizin sıralamanızla yahut puanınızla ilgilenmiyor. Bu kadar yüksek beklentileri size aşılayanlar okul, dershane ve ailedir. Umarım her şey gönlünüzce olur....