29 Kasım 2018 Perşembe

Alan Musgrave Sağduyu ve Bilim - Bölüm 3


Bölüm 3
Duyular hakkında kuşkuculuk.
İkinci bölüm çok kısa olduğu için atlıyorum.
Deneyciliğe Karşı Sextus Empiricus
Tutarlı bir kuşkucu hiçbir şeyi bilmemesi gerektiğinden en iyi örnek ya da tartışmaları seçmek zorunda değildir, bunun yerine hepsinin aynı anda ve düzensiz bir şekilde öne sürülebilir.
Sextus kuşkunun duygularımızın bize her yerin nasıl göründüğünü anlattığı gerçeği reddetmek yerine duyuların etrafımızdakilerin gerçekte nasıl olduğunu anlatıp anlatmadığını sorduğunu belirtir.
Genelde bir nesnenin görüşteki şekli ona hangi konumdan baktığınıza bağlıdır: Yukarıdan bakıldığında madeni bir para yuvarlak görünür ancak yandan bakıldığında elips şeklindedir, masanın üst kısmının görünürdeki şekli herkes için farklı olacaktır çünkü herkes masaya başka bir açıdan bakmaktadır.
Çıkarımların birçoğu oldukça önem taşımaktadır ve bunlara özel isimler verilmiştir:
1)      Yanılsamaya dayılı uslamlama (1) bir yanılsama (ya da hayal görme) söz konusu olduğunda, nesneler gerçekte göründükleri gibi değildirler. (2) Bir yanılsamayla karşı karşıya olmadığımızdan hiçbir zaman emin olamayız, (3 ) Buna göre, nesnelerin gerçekte göründükleri gibi olduğundan hiçbir zaman emin olamayız.

2)      Halüsinasyona dayalı uslamlama: (1) Bir halüsinasyon söz konusuysa nesneler gerçekte göründükleri gibi değillerdir. (2) Halüsinasyon görmediğimizden hiçbir zaman emin olamayız. (3) Buna göre nesnelerin gerçekte göründükleri gibi olduğundan hiçbir zaman emin olamayız.

3)      Düşlere dayalı uslamlama: (1) Rüya gördüğümüz zaman, nesneler gerçekte göründükleri gibi değillerdir. (2)  Rüya görmediğimizden hiçbir zaman emin olamayız. (3) Buna göre, nesnelerin gerçekte göründükleri gibi olduğundan hiçbir zaman emin olamayız.

Normal insanlarsak, o zaman gözlemsel yargıların doğruluğuyla ilgili dolaysız bilgiye sahip sayılırız. Her şeye rağmen, duyurmamızı bilginin kaynaklarından biridir, ancak bu sadece doğal koşullar içinde sağlıklı kişiler ve normal insanların duyuları için geçerlidir.
Duyular bilgi için kuşkulu bir temel sağlar; eğer bilgi bu temel üzerine kurulduysa bazı durumlarda altüstü edilebilir.
Şu an üzerinde durduğumuz konu deneyimlerimizdeki çelişkileri nasıl çözümlediğimizdir.
Sadece bilimin belirli deneyimleri gerçeğe uygun olmadıkları iddiasıyla göz önünde bulundurmayan sağduyuyu desteklediğini göz önünde bulunduracağız sağduyusal inançlar ve bilimsel kanılar bizim duyuların tanıkladığını geçersiz kılmakta güçlerini birleştirirler.
Katı deneyciler duyu- deneyin bilginin bir dayanağı olarak görürler, Duyularımız gözlemsel önermelerin doğrulunu hakkında yer diğer inançlarımızın da duyu deneyimine başvurarak gerekçelendirilebileceği konusunda bize güven verir. Ancak şu ana kadar gördük ki başka kanılarımız da bazı gözlemsel önermelerin yanlışlığını bize kabul ettirerek bunları reddetmemize yol açabilirler. Kanı ve deneyim arasındaki ilişkinin katı deneycilerin farz ettiği kadar belirgin olması mümkün değildir.
Kesin olarak ortaya konmuş saf gözlemsel önermelerin bilginin başlangıç noktası olarak ele alınması imkânsızdır gemilerini açık denizde tekrar inşa etmeleri gerektiğinden, onu hiçbir zaman onarım havuzunda parçalara ayıramayan ve orda en iyi malzemelerden tekrar kurma olanağına sahip olmayan denizciler gibiyiz… Gözlemsel önermelerin terkedilmesi ihtimalini de hesaba katmalıyız.
Duyu deneyimizdeki çelişkileri çözümleneme için çoğunlukla belirli deneyimleri gerçekle uygun olmadıkları için dikkate almaz ve bunların etrafımızdaki yeğlerin gerçekte nasıl olduklarını açıklamadığını söyleyerek ortaya koydukları gözlemsel önermeleri doğru olarak kabul etmek istemiyiz.
Gözlemlediğimiz şeyler hakkındaki bilgi ya da kanaatlerimiz deneyimlerimiz gerçeğe uygun ya da uygunsuz olarak sınıflandırabilmek için kullandığımız olacaktır.
Deneyimlerimiz anlamak ya da yorumlamak için önceki inançlarımıza güvenirsek, o zaman güvendiğimiz inançların doğru olduğundan emin olduğumuz sürece doğru bir şey yaptığımızdan kuşku duymayabiliriz.
Algısal Hata sorunu: Kişinin hayale aldanmasıyla gerçekleşmesidir.
Deneyimlerim katılmaya karar verdiğim şeylerle ilgilidir sadece faklına vardıklarım zihnimdekileri şekillendirir, seçici ilgi olmadan deneyim bütünüyle bir kaostan ibarettir.
İlgilerimiz, önceki inançlarımız ve beklentilerimizin hangi duyusal uyaranı dikkat alacağınınız belirlememesine yardımcı oldukların gördük. Önceden sahip olduğumuz kanı veya beklentilerimizi yorumlamamız bazıları gerçeğe uygun bazılarını ise gerçeğe uymayan şeklinde adlandırmamız konusunda bize nasıl yardım ettikleri üzere birkaç örnekle karşılattık bunun bizi algısal aylanılmalara hangi şekillerde götüreceğini de gördük: Yanlış olan gözlemsel yargıları her zaman gerçek olarak adlandırma konusunda başarılı olamamaktayız.
Bacon
Bacon bir deneycidir. Tüm hata belirsizliğin deneyim ve gözlemlerin doğru şekilde uygulanmamasından meydana gelen yanlış yöntemin kullanımsayıla ortaya çıktığını düşünmekteydi. Bacon bu hatalı yöntemi ‘doğanın öncelenmesi’ olarak adlandırmaktaydı.: Akıl doğanın kendisine duyular yoluyla bildirecekleri öncelemektedir: böylece akıl çabuk bir takım sonuçlar çıkararak bu erken doğmuş kurgulama, önyargı veya önceden verilen yargıların (önyargı) duyuların mesajını çarpıtmasına yol açabilir. İnsanın anlama yetisi kendi doğasından dolayı dünyada olduğundan daha fazla düzen ve düzenliliği varlığını varsayma eğilimindedir.
Bacon’a göre önceden sahip olunan inanç önyargılar ya da ön kavrayışlar duyuların mesajını çarpıtabilir.
Gözlem Kuram Yüklüdür.
Filozoflar bir şeyi görmekle onun ne olduğunu görmek arasında ya da genel olarak bir şeyi algılamak ve onu anlamak arasında bir ayrım yapışlardır.  Birşeyin ne olduğunu görmek önermelerle ilgili bir durumdur ve söz konusu önermenin ortaya çıkabilmesi için gözlemcinin gerekli olan sözcük ya da kavramlara sahip olması gerekir. Görmek ise önermelerle ilgili bir durum değildir ve herhangi bir kavrama sahip olmayı gerektirmez. Bir şeyin ene olduğunu görebilmemizi mümkün kılan şey dil ya da kavramların anlayışına önceden sahip olmamızdır. Birşeylerin var olduğunu görebilmemizi veya genel anlamayla ne olduğunu algılayabilmemiz ve böylelikle de gözlemsel yarılar oluşturmamızı sağlayan şey dildir.  

27 Kasım 2018 Salı

Alan Musgrave - Sağduyu, Bilim ve Kuşkuculuk 1.Bölüm


Bilgi sorunu
Felsefenin temel sorularından birisi bilgi sorunudur.  Bilgi sorunun temel sorularını ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
Herhangi bir şeyi bilebilir miyiz?
Eğer bu mümkünse ne tür şeyler bilebiliriz?
Ve bunları nasıl bilebiliriz?

Evet, birçok şeyi biliyoruz. Bilginin sınırı yok fakat bilgi ne? Bilgiyi tanımlarken genelde gerekçelendirilmiş doğru inanç denir.  Bir şeyi bilmek için ona inanman ve bu inancın doğru çıkması yeterli değildir inancım için iyi nedenler gösterebilmem veya bu inancımı gerekçelendirebilmem, doğru olduğunu göstremem ya da onu kanıtlama gerekir. Sadece ve ancak iddiamı gerekçelendirdiğim ve bu iddiamı şanslı bir tahmin olmadığını gösterdiğim zaman o konuyu bildiğim söylenebilir.
Öncelikle inanmak gerekir sonrasındaysa inancımı doğru olması gerekir ve en sonunda inandığım doğruluğu gerekçelendirebilmeliyim.
Bir çok filozof gerekçelendirebilme kısmına sağlam yorum getirmişlerdir. Buna göre bir inancı gerekçelendirmek ortaya ikna edici sebepler koymaktır bu sebepler söz konusu inancı ortaya koymalı veya kanıtlamalıdır. Bu filozoflar tek gerçek bilgi kesin olan bilgidir. “kesin olmayan bilgi” zaten kendi içinde bir çelişki yaratmaktadır. Bir inancın gerekçelendirilebileceği ve ikna edici olmayan sebeplerle bilgi adına alabileceği fikrini reddederler,  Yunanlılar bütünüyle kesin olan bu bilgiye (episteme) adını vermişlerdir, bunu doxa yani sıradan kanıdan ayırmamışlardır bilgi kuramına epistemoloji gibi ilginç bir ad veren bu episteme sözcüğüdür.
Bilgiyi, kesin bilgiyle eşdeğer tutan düşünürler bilgi sorunun da özel bir şekilde tanımlar onlar için bilgi sorunu aslında bir kesinlik sorunudur.
Bir şeyi kesin olarak bilebilir miyiz?
Eğer mümkünse , ne tür şeyleri kesin olarak bilebiliriz?
Geleneksel görüşün temeli olan üç bilgi koşulu( inanç, doğruluk ve gerekçelendirme) ayrı ayrı gereklilik ve hep birlikte yeterlilik belirten koşullardır: Bilginin varlığı için her bir koşul hazır bulunmalı ve tüm koşullar bir arada bulunduğunda da bilgi ortaya çıkmalıdır. Ancak bu geleneksel düşünce eleştiriden kurtulamamıştır. 
Birinci itiraz gerekçelendirilmiş doğru bir inanca sahip olduğu ancak bizim bu kişinin söz konusu önermeyi bildiğinden hiçbir şekilde emin olamadığımız türünden tuhaf durumlar yaratması gibi…
İkinci itiraz, yani gerekçelendirilmiş doğru inancın bilgi için gerekli olmadığı fikri, bilgi tanımına durum ya da bilgi çeşitlerine dayanmaktadır. Kapı komşumu tanıyor, anasının kokusunu ve Eyfel Kulesini biliyorum. Ancak söz konusu durumlarda doğru gerekçelendirebileceğim ve inandığım bir yargı da önerme bulunmuyor bu tür bilgilere tanıdık bilgi deniyor.  Ve böylece görünürde üç değişik bilgi türü bulunuyor.
!) Nesnelerin ya da şeylerin bilgisi olarak – tanıdık bilgi tanıyarak bilme
2) Bir şeyin nasıl yapılacağına dair bilgi – yordam bilgisi
3) yargı ve öremelerin bilgisi ( konular bilgisi ya da önermesel bilgi)
Aslında bu kuvvetli bir itirazdır. Önermesel bilginin değişmez olduğunu ve başka tür bilgilerinde önermesel bilgilere indirgenebileceği veya bu önermesel bilgilere dahil özel durumlar oluşturduğunu savunan bazı filozoflar bu tezi yıpratmaya çalıştılar. Tanıdık bilgiyi yordamsal bilgiye, yordamsal bilgiyi önermesel bilgiye indirgenebileceğini söylemilerdir.  Böylece tüm bilgiler önermesel bilgi olduğu tezi bazı ilginç ve zor soruları beraberinde getirmektedir. Hâlbuki öyle özel beceriler vardır ki bunun hakkında önermesel bilgiye sahip olunmayabilir.  İnsan harici varlıklar hayvanlar önermesel bilgiye sahip olmasalardı tanıdık bilgiye ve konular bilgisine sahip olabilirler. Örneğin köpeğin sahibini tanıması, kedinin yemeğini bulması…
Bunun yanında başka tür bilgilerinde biliriz, deneysel bilgi, pratik bilgi, sezgisel bilgi, dinsel bilgi, matematiksel bilgi, estetik bilgisi,
Gerekçelendirilmiş doğru inanç fikrine yapılan başka bir itiraz ilginç bir konuyu ortaya çıkarmaktadır. Bu itiraz üçüncü koşulun ifade edilmesi durumunda ikinci koşulun geçersiz olduğudur: Eğer bir inanç gerekçelendirilmişse bu inancın gerçek olduğu kendiliğinden anlaşılmış demektir böylece bunu ayrı bir koşul olarak ifade etmemiz gerekmez. Eğer gerkeçelendirilmiş kavramı güçlü bir şekilde yorumlanarak ikna edici sonuçlar çıkarma ya da kanıtlama anlamı alınırsa bu itiraz bir oranda haklı bulunulabilir. Peki, yanlış inançları kanıtlayabilir miyiz?
Bir de kuşkucular var. Kuşkucu inanları gerekçelendirme işleminin kaçınılmaz sonsuz geri gidişlere maruz kaldığı iddia eder. Burada sonsuz bir geri gidiş çabası ortaya çıkması demek şu demek mesela bir kelimeyi tanımlamak istiyorsunuz. Örneğin masa kelimesi: dört ayak üzerinde bulunun tahtadan yapılan bir araç. Bu tanımın içinden de tahta kelimesini seçtim. Mesela yine tanımlamam gerekecek onun tanımını yaptıktan sonra tanımın içinden başka bir kelimeyi yine tanımlamam gerekecek bu böyle sürüp gidecek buna ad infinitum deniyor. Bu sonsuza kadar olan bir süreçtir ve kuşkucuya göre sonsuza kadar bunları tanımlamak imkânsızdır. Yalnızca düşünceye dayanan şeyler yine sadece düşünceden oluşmakta böylece bilginin yapısı bozulmaktadır.
Bu genel tartışmanın gerekçelendirme kavramının hem güçlü ikna edici sebepler göstermek ya da kanıtlamak, hem de zayıf yani ikna edici olmayan sebepler öne sürmek yorumuna karşı olduğunu belirtmek gereklidir burada kanıtların sonsuz geri gidişi dışında, sebeplerinde sonsuz geri gidişi söz konusudur.
Kuşkucular, gerçekte bir şeylere inanmamız hiçbir zaman gerekçelendirilemeyeceğini savunurlar. Kelimelerle ortaya koyduğumuz şeylerin bile ne olduğunu bilmemekteyiz.
Tanımların sonsuz geri gidişlerini ortaya çıkardığı bir konu dil öğrenimindir çocukları anadillerini öğrenmek gibi şaşırtıcı bir olayın üstesinden gelirler. Kelimelerin tanımlanması veya anlamlarının açıklanması bu anlamlara bağıl ön bir bilginin var olmasına bağlıdır eğer ortada b türden bir ön bilgi yoksa tüm bu tanımlamalar başarısız olacaktır.
Dogmacılarsa kuşkucuların tam karşısında yer alırlar.  Ad inifutum durdurulabilir. Başka inançların bu inançlara dayanarak doğrulandırılması zorunluluğunun oluşması fakat söz konusu inançlar daha ileri doğrulamaları zorunlu kılmamış durumunda bu gerçekleşecektir. Böylece ad inifutum açıklamasını eleştirmek için dogmacılar iki faklı tür bilgi arasında ayrım yapma yolun gitmişlerdir.
1)    Temel önermelerin dolaysız bilgisi veya ilk ilkeler veya gerekçelendirme gerektirmeyen aksiyomlar.
2)    Temel önermelerden veya ilk ilkelerden ya da aksiyomlardan hareketle gerekçelendirme gerektiren önermelerin dolaylı veya çıkarsanmış bilgisi.
Dogmacılar sonsuz geri gidiş tartışması için farklı tür kelime terim ya da kavramdan bahsetmiştir.
1)    Dolaysıza anlaşılmaları yüzünden anlanmaları açıklama gerektirmeyen ilkel (başlangıç) kavramlar
2)    Anlamlarının ilkel kavramlara göre açıklanması veya tayin edilmesi gereken tanımlanmış kavramlar.
Açıkçası bu cevap kuşkuculara göre dolaysız bilgi kuramının sınırları içinde kalmaktadır. Belli önermelerin anlamlarına ait dolaysız bilgimizin kaynağı nedir? Epistemoloji tarihinde bu soruya yönelik iki rakip yanıt olmuştur: Deneyim ve akıl
Kelimelerin anlamları sadece kavranırlar bu uygun deneyimlerin belli sözcüklere bağlanmasıyla meydana gelir. Diğer görüşler gözlemlerimizden gelen kavramlara göre tanımlanırlar. Gözlem algılarındaki dolaysız bilginin kaynağı olarak duyuralı temel alan bilgi kuramına deneycilik diyoruz.
Eski bir Latince söz der ki, daha önce duyulardan geçmeyen hiçbir şey zihinde yer alamaz.


25 Kasım 2018 Pazar

Metafizik

Merhaba Dostlar,

 Bu yazıda Aristotelesin metafizik kitabının çok küçük bir parçasından bahsedeceğim. Metafizik bir çok kitaptan oluşuyor Ben burada sadece 1. Kitabın ilk sayfalarından bahsetmekle yetineceğim. 
1. Kitap 
1. Bölüm
Duyum, Deney, Sanat, Bilim, Bilgelik

16 Kasım 2018 Cuma

SEVGİNİN GÜCÜ

Buralarda yokken hep ders çalışmadım öyle bir şey mümkün olabilir mi çok sıkıcı.  Film izledim tabiki. Ama bu filmleri not almayı unuttum. Bende aklıma geldikçe yazayım dedim. Zaten yazmak için paylaşmak için dönmüştüm.

9 Kasım 2018 Cuma

Kötü Blogger!!!!

Herkese Merhaba!
Cesaretimi toparlayıp sonunda karşınıza geçiyorum. Kasım ayında geri döneceğimi önceden yazmıştım. Artık bir süre buralardayım. Umarım bir daha gitmem. Girmemeyi çok isterim çünkü burası beni mutlu ediyordu. En son aylar önce bir iki post yazmıştım. Ne yaptığımla ilgili olmayan bilgi içerikli iki adet paylaşımdı. Peki Bu kadar uzun süre neler yaptım.  Bundan önceki yazılarımı saymazsak arada neler yaptığımı tek tek sıralayım sizlere:
Sanırım başardığım birşey vardı 14 kilo verdim tabi geriye 7 kilosunu geri aldım maalesef. Neden mi geri aldım? KPSS ye çalışırken hiç kalkmadım. Hareketsiz kalınca mecburen kilo aldım. Maalesef dershane gibi ortamlarda da sağlıklı besinler bulunmuyor.
KPSS çalıştığımı duymayan kalmadı hatta bunlarla ilgili vloglar dahi çektim. 

Ales Sınavına girdim 73 aldım. İnşallah işe yarar bir puandır.

On parmak klavyede yazmayı öğrendim.  Hatta Zabıt Katipliği sınavına bile girdim. Fakat aşırı heyecandan yazma aşamasını geçemedim.

Bilgisayar İşletmenliği sertifikası edindim.

Birçok dizi izledim. Birçok film seyrettim.
Okulumu da uzattım. Evet derslerden kaldım.
Birçok şey öğrendim.

Minimalizmi yavaş yavaş benimsemeye başladım. O yüzden birçok sosyal medya hesabında aktif değilim hatta yakında onları da kapatacağım.

Peki şimdi ne yapıyorum. Empress Ki TRT bölümlerini heyecanla bekliyorum.
Okula devam ediyorum. Bir sonraki zabıt katipliği sınavına çalışıyorum.
Ve Latince I notlarımla bakışıyorum.

Herşeyden önemlisi sizlerin güzel kalplerini ÇOK ÖZLEDİM...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...