12 Kasım 2015 Perşembe

I. AHMED ve AZİZ MAHMUD HÜDAİ

.Ahmet Han genç yaşta vefat ettikten sonra kızı
Gevher Hatun rüyasında babasını Cennette çok
ihtişamlı bir mekânda görmüş merakla sormuş:
“-Baba hangi amelinle bu güzel mertebeye vasıl oldun?”
Sultan Ahmet:
“-Kızım, bu camiyi yaptırırken sırtımda taş taşıdım!
Bu makamı elde etmemin sebebi budur!” demiş.
Sultan Ahmet caminin inşası sırasında Mısır’da
Sultan Kayıtbay türbesinde bulunan Hazret-i
 Peygamberin nakşı kadem denilen mübarek ayak izlerini
 Eyüp Sultan türbesine getirtmiştir. Caminin inşaatı tamamlanınca
da bunu camiye koydurdu.
Ancak sultan bu nakil işleminin yapıldığı gece şöyle
 bir rüya gördü;

“Bütün sultanların toplandığı yüce bir meclis kurulmuştu ve
 Hazret-i Peygamber (sav) de kadılık makamına oturmaktaydı
 bir nevi mahkeme kurulmuştu Sultan Kayıtbay türbesini ziyarete
 vesile olan bu ''Kadem-i Saadet'in alınıp İstanbul’a getirilmesinden
 dolayı Sultan Ahmed’den davacı olmuştu. Allah Resulü (sav) de
Kadı sıfatı ile ''Kadem-i şerif''in derhal geri gönderilmesine hükmetti...
Sultan dehşet ve korku ile uyandı. Rüyasının içlerinde Hüdayi
 Hazretlerinin de bulunduğu ulema meşayiha tabir ettirdi.
Yapılan tabire göre denildi ki:
“Sultanım rüya gayet açıktır, Yoruma bile gerek yoktur; emanet derhal
 geri gönderilmelidir...” Peygamber aşığı Sultan Ahmet Han verilen
karara boğun büktü ve emaneti titizlikle ve mahzun bir şekilde yerine
 iade etti.
Ancak yüreği aşk-ı peygamberi ile dilhun olmuş bulunan I. Ahmet Han
 Resulullah ''sav” in mermer üzerindeki mübarek ayak izlerinin maketini
 yaptırdı, kavuğunun üzerine asarak tedaisinden feyz almağa çalıştı.
 Yanık gönlünden dökülen şu mısralar onun bu aşk halini aksettirir.                                                                                                                                                                                    
             N'ola tacum gibi başumda götürsem daim,
             Kadem-i pakini ol hazret-i şah-ı rusulün..
             Gül -i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidür,
             Ahmeda durma yüzün sür kademine ol gülün!..
               
Rivayet olunur ki; Sultan Ahmet Camii tamamlanınca açılış merasimine
 başkanlık etmesi için Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri davet edildi.
O gün deniz çok fırtınalı ve dalgalı idi bu sebeble kayıkçılar denize açılmaya
 cesaret edemiyorlardı. Mahmud Hüdayi Hazretleri Üsküdar iskelesine indi
5-6 müridi ile birlikte kendi kayığına binerek dalgalar arasında Sarayburnuna
doğru yol aldı. Allah (cc) Teala’nın izni ile kayığın ön arka ve yanlarından deniz
bir kayık mesafesinde süt liman oluyor dalgalar kayığa hiç tesir etmiyordu.
Hiç kimse korkudan denize çıkamazken Mahmud Hüdayi Hazretleri kayığı
ile selametle karşıya geçti.  
Sultanahmet Camii muhteşem bir merasimle ibadete açıldı. Cum’a hutbesi
teberruken bu büyük veliye okutturuldu.
Halen Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu deniz yoluna, Hüdayi yolu denir.
 Kayıkçılar şiddetli fırtınalarda bu yolu takip ederler bu durum Hüdayi
 Hazretlerinin günümüze kadar uzanan bir kerametidir.
Sultan Ahmet Hicri 1026 yılının 22 Zilkade çarşamba gecesi dünyaya gözlerini
kapadı, yani camiinin bitişinden sadece 5 ay sonra,1617 yılının 21 Kasım’ı ediyor
ve böylece Sultan Ahmet Ahretine kavuşuyordu.
Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri'nin Sultan I. Ahmed Han'ın talebi üzerine
yaptığı şu duâsı ne kadar mânâlı ve güzeldir:

"Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve
ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir...
Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler;
 îmânlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler
 ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!.."

Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabul olduğunu, bu yola mensub olanları
 denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin vefât günlerine yakın öleceklerini
 haber verdiklerini bildirdiler.

Zamanında ve daha sonraki yıllarda te'sîr ve nüfûzu devam eden Hüdâyî
Hazretleri hakkında son derece ta'zîmli ve hürmetkâr ifâdeler kullanılmıştır.
Bunlardan bir kısmı şöyledir:
Zamanın kutbu, Azîz, zamanın müfredi, hakîkat sırlarının hazînesine vâsıl,
mücâhede mihrâbının mumu, tarîkat-i Muhammediyye sırlarını şerh eden,
hakîkat-i Ahmediyye nûrlarının indiği gönül, sultân-ı sâbit-kadem-i
makâm-ı hilâfet ve velâyet.

Yâ Rabbî! Asırlardır gönülleri; kurmuş olduğu vakfı, vermiş olduğu eserleri
 ve mânevî tasarrufuyla feyiz-yâb eyleyen Hüdâyî Hazretleri'nin himmetinden
bizleri de nasibdar eyle!
Âmîn!
AZÎZ MAHMÛD HÜDÂYÎ HAZRETLERİ

(1541-1628) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...