ARDA
DENKEL KUŞKU VE GERÇEK
Algı,
dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği girdileri anlıkta tasarımlar biçiminde
kurar duyu organlarıyla edindiği girdileri anlıkta tasarımlar biçiminde kurar
bu tasarımlar bilincimizin içeriğini ve dış dünyaya değin deneysel bilgimizin
temelini oluşturur.
Doğa
üzerinde etkili olabilmesini bilinçli eylemine borçlu olan insanın içgüdüleri
varlığını sürdürmesine yetecek ölçüde güçlü değildir. Böylece, bilinçli
davranışa temel oluşturan deneysel bilginin insan yaşamı için gerekli koşul
oluşturduğu öne sürülebililr. İnsan üzerinde dış dünya hakkındaki tasarımlarını
ve bilgisini oluşturduğu anlık ve buna bağlı olarak bilinç içeriği ögesini
katabiliriz. Bu ögeyi tasarımlar ortamı ya da tasarımlar dünyası olarak
adlandırabiliriz.
İnsan dış
dünyanın deneysel bilgisi konusunda duyu deneyleri ve algısı ile kesin olarak
sınırlanmış bir varlıktır. dış dünyadaki değişikliği ancak anlığımıza yandısıdığı
biçimiyle kavrayabiliyoruz. Bu sınırlılık olgusunun içerdiği önemli bir sonuç
ise şudur: dış dünyada meydana gelen bir değişikliği, algımın içeriğinde
farkına vardığım değişikliğe karşılaştırmam olanak taşınır. Bunun nedeni,
yukarıda açıklandığı gibi dış dünyayı doğrudan ve algıdan bağımsızı olarak
tanıma olanağının bulunmayışıdır. Algı içeriğim ve tasarımlanı kavraya bildiğim
anlamda dış dünyayı kavrayamam.
Bir dış
dünya ve anlık ayrımı yaptıktan sonra eğer algı içeriğimizi, onun tasarımı
olduğu dış dünya bölümü ile karşılaştırma olanağımız bulunmadığı ortaya
çıkıyorsa, algımızın dış dünyayı bize doğru olarak yansıttığının bir deneysel
bilgi olduğu da söylenemeyecektir.
Deneysel
bilginin ve buna bağlı olarak bilimin, bir dış dünyaya ilişkin olmak iddiasını
sürdürdüğü ölçüde, deneysel olmayan bir varsayım üzerinde temellendiriyor olduğudur.
Deneysel olan bilimin her bir önermesi doğruluğunu, dış dünyayı yansıtan
tasarımlarımızın dış dünyayı doğru olarak yansıttıkları varsayımına borçludur. Oysa
deneysel bilim, bu ilk varsayımın doğruluğunu deneysel olarak tanıtlamaktan
henüz ilkesel düzeyde bile yoksundur. Bilimsel ve deneysel açıdan bu konuda pek
yapılabilecek bir şey olmadığına göre yukarıda çıkarsan felsefi sonuçlardan daha
iyimser olanlarını çıkarsayamadığımız sürece dış dünya bir varsayım olmak
ötesinde bir ağırlık taşımayacaktır. Deneysel .bilginin, bilimin kabul ettiği
gibi dış dünyanın bilgisi olduğunu da bir varsayım niteliğini aşamayacak ve
deneysel bilginin gerçekte ancak dış dünyayı yansıttıklarına inandığımız tasarımlarımızın
bilgisi olduğu ortaya çıkmış olacaktır. İşte bu genel görüş diye nitelendirdiğimiz
karşısına çıkan felsefi güçlüklerden yalnız biridir.
Algı içeriğimizi
tutarlı bir bütün oluşturur. Algımız o ölçüde tutarlıdır ki, dış dünyada bir
değişiklik yaptığımızda bunun sonuçlarını önceden kestirebiliyoruz. Algının bu
denli tutarlı olmasından onun keyfi olmak yerine bizden bağımsız bir gerçekliği
doğnu olarak yansıttığı yani deneysel bilginin temel varsayımın doğru olduğu
sonucu çıkarsanamaz mı?
Gerçekliğin
karşısındaki tutuma kuşkuculuk diyoruz. Kuşkuculuk yalın gerçekçiliğe karşı o
denli güçlü uslamlamalar çıkarmıştır ki, deneysel bilginin olanaklı olduğunu gösterebilme
çabası içinde birçok değişik felsefi tutum ve açıklama doğmuş ve hatta
bunlardan kimi deneysel bilginin olanaklı olduğunu göstermek uğuruna dış
dünyanın varlığını yadsımak durumda kalmıştır.
Dış dünya
hakkında anlığımızda oluşan tasarımların kaynağı duyum ve bunun üzerine kurulan
algımızdır. Tasarımların kökeni dış dünyanın kendisi oluştursa bile onların
kaynağı bu kökenden etkilenen duyumdur. Bu aşamada algı ve duyum içerikleri
arasında bir ayrım gözetmeden bunların renkler, biçimler sesler kokular,
dokunun ve tatlar gibi tasarımlardan oluşturduğunu söyleyeceğiz. Anlık ta
oluşan her bir algı tasarımını bir algı inancında verebiliriz. Yalnız bu biçimdeki her önereme gerçek algı
önermesi değildir.
Herhangi
bir önermenin yalnızca bilişi değil de bilgi verebilmesi onun doğru olmasına
bağlıdır. Doğruluk ve bilgi ise kesinliği gerektirir. Kesinlik kuşkunun
karşıtıdır. Deneysel bilginin temelindeki varsayımın doğruluğunun deneysel
olarak kesin olamadığından deneysel bilginin gerçekten bilgi olduğu konusunda
da kuşkuya açık kalmaktadır işte bu kuşkucuyu felsefesine temel yapana kuşkucu diyoruz. Kuşkucu duyu deneyimlerimizin güvenilir olmadığını
göstermek amacıyla kuşkucu, şu görüşlere yer vermektedir:
1)
Algımız bizi sık sık yanıltır.
2)
Algımızın yanılıp bize var olamayan şeyler gösterdiği
veya var olanları da olduklarından farklı biçimde yansıttığı olağandışı
durumlar
Algının Değişmesinden Uslamlama
a)
X nesnesinin algısı olarak adlandırdığımız duyu
deneyleri değişen koşullara göre değişiklik gösterirler
b)
X nesnesinin kendisi bu koşullara göre değişmez
c)
Şu halde x algısı her zaman xin kendiliğinde olduğu
gibi değildir.(yani gerçek ve görüntüsü arasında fark vardır.
d)
Xin hangi algısının x i kendiliğinde olduğu gibi
yansıttığını bilemeyiz.
e)
Şu halde xin hiçbir algısı için onun xi kendiliğinde
olduğu gibi yansıttığını kesinlikle savunmak olanağı yoktur.
Algının
Yanılsamasındaki Uslamlama
a)
Algımız kimi durumlarda yanılır. Yanılgılar yanılsamalar
sanrı ve düşler
b)
Bu durumlarda algının yanılgılı olduğunu
anlayabiliriz. (yanılgılı algıyı yanılgısından ayırt edemeyebiliriz)
c)
Şu halede her an için hatta sürekli olarak algımız biz
anlayamamıza karşın yanılgı olabilir.
d)
Şu halde hiçbir algının kesinlikle güvenilir olduğu
savunulamaz.
Kuşkucunun
bu uslamlamaları önce görüntünün algının gerçeği olduğu gibi
yansıtmayabileceğini ortaya koyduktan sonra, bunu genelleyerek, hiçbir algının
gerçeği olduğu gibi verdiğinin kesinlikle ileri sürülemeyeceğine götürüyor. Dikkat
edilmesi gereken nokta, burada hiçbir algının doğru olmadığı gibi bir sav
bulunmadığıdır. İleri sürülen, kuşkuculuğun gereği olarak ve uslamlamadan tutarlı
olarak çıkarsanabilen hiçbir algının doğruluğunun kesin olarak bilinemeyeceği
sonucudur.
Sonuç eğer
bir dış dünya gerçeklik varsa, bunun deneysel bilgisi yoktur.