Şu an bir kitabın yorumunu yahut tanımını yaptığım için gerçekten çok ama çok heyecanlıyım yıllar sonra bu bir ilk sayın okurlar!
Bu kitabın yoruma veya eleştiriye hatta tanıtılmaya hiç ihtiyacı yok!
Çünkü o bir klasik kitap ve güzelliğini naifliğinden alıyor. Dostoyevski'nin çok gençken yazdığı bir roman hatta hikaye. Adeta Dostoyevski okumak isteyip ağır gelir diye okumayı erteliyor iseniz. Bu kitap çok iyi olur. Klasik kitap okuyucuları zaten sevmeye dünden hazırlar.
Aslında bu kitapla o kadar da büyük bir olay içermese de yine de sizde yumruk etkisi bırakabilir. Arada sırada kim yumruk yemek istemez ki? İstersiniz, istersiniz. Böyle yumrukları aklınız, nefsiniz, kalbiniz istemese de ruhunuz isteyebilir.
Ayrıca kitap Beyaz Geceler hikayesi dışında başka küçük hikayelerde içermekte olduğunu söylemeden etmiyim. Her bir hikaye anlamlı ve güzel yazılmış. Bu hikayeler şunlar
Başkasının Karısı
Noel Ağacı ve Nikâh
Haysiyetli Hırsız
Yufka Yürekli
KİTABIN KONUSU
Sekiz yıldır Petersburg’da hizmetçisi ile yapayalnız yaşayan hayalperest ve fakir bir adam olan yazar bir gün nehrin kıyısında ağlayan br kız görüp ilk kez hayatında bir kadın ile yakınlaşma şansını bulmuştur. Bu kız bir yıl önce aşık olduğu ve evlenmek için sözleştikleri adam geleli üç gün olduğu halde bir yıldır onun yollarını bekleyen kızın yanına gelmediği için ağlamaktadır. Yazar ve kız evlenmeye karar vermişler ama o adam da aniden çıkıp gelmiştir.
ALINTILAR
.. biliniz ki, yanlış insana karşı duyulan sevgi çabuk unutulur.
“Çünkü insanlar kendileri mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu asla anlayamazlar.”
O yorulmak bilmez hayalgücünün de bir gün yorulacağını, sürekli gerilim içinde olmaktan bitap düşeceğini hissedersin;
İdeallerin parçalanıp toza toprağa karışır; eğer başka bir yaşamın yoksa yenisini yine bu parçalardan inşa etmek gerekir.
Çoğunlukla insan ayağı değmeyen kuytulara yerleşir hayalci, gün ışığından kaçıyormuş gibi bir hali vardır. Köşesine bu çekilişi, sümüklüböceklerin deliklerine kaçmasına benzer. Daha doğrusu, kaplumbağa gibi evini sırtında taşıyan hayvanları andırır. Niçin acaba bu adam dört duvarını bu kadar çok sever dersiniz? Hem de yüzde yüz yeşile boyanmış, isten, sigara dumanından kararmış, hüzün verici dört duvarını?
Yedi mühürlü bir küpün içinde bin yıl kapalı kaldıktan sonra mühürleri sökülüp dışarı salınan Hazreti Süleyman'ın ruhunu taşıyormuşum gibi bir duygu içindeyim. Uzun bir ayrılıktan sonra size kavuşunca ( çünkü, Nastenka sizi çoktandır tanıyorum, çünkü böyle birini yıllardır arıyordum; aradığım kimse sizsiniz, karşılaşmamız alnımıza yazılmış) , ruhumda birdenbire binlerce kapak açıldı ve şimdi konuşma seli halinde boşalıyorum, yoksa boğulurum, sevgili Nastenka.
Beyaz Geceleri yıllar önce okumuştum. Tekrar okumak için yeniden aldım.
YanıtlaSilben de tekrar tekrar okumak istiyorum. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
SilÇok teşekkür ederim. Benimde gözümden kalpler fışkırdı.😍
YanıtlaSilÇok severek okumuştum ben de, Dostoyevski okumayı sevdiğim bir yazar zaten, şu ana kadar okuduğum her kitabını sevdim.
YanıtlaSilbenim de en sevdiğim yazar
Sil:)
Ben de okumuştum bu kitabı, ana karakterin naifliğine, düşüncelerine hayran kalmıştım. Ama Nastenka için aynı düşüncelere sahip değilim maalesef.
YanıtlaSilTanıtım için teşekkürler :)
bende değilim hemen ahdini bozdu.Yorum için teşekkür ederim.
SilDünya klasiklerinden çoğunu okumuşum bu okumadiklarim arasında
YanıtlaSilYorum için teşekkürler.
SilUzun zamandır böylesine güzel ve dokunaklı bir aşk romanı okumamıştım. Öyle ki hiç bitmesin istedim. Kitapta; karşılıksız aşk ve koşulsuz sevgi başarılı bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor. Aşkın ne kadar güçlü bir duygu olduğu ve insanın aşkı için nelerden vazgeçebileceği yalın bir dille anlatılmış. Aynı zamanda kitap oldukça sürükleyici.
YanıtlaSilBeyaz Geceler romanından en sevdiğim alıntı:
Zaten insanlar mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor. Mutsuz bir insanın hassasiyeti çok daha güçlü oluyor.
Devamını burada bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/fyodor-dostoyevski-beyaz-geceler-kitap-yorumu/