Bölüm 3
Duyular hakkında kuşkuculuk.
İkinci bölüm çok kısa olduğu için atlıyorum.
Deneyciliğe Karşı Sextus Empiricus
Tutarlı bir kuşkucu hiçbir şeyi bilmemesi gerektiğinden en
iyi örnek ya da tartışmaları seçmek zorunda değildir, bunun yerine hepsinin
aynı anda ve düzensiz bir şekilde öne sürülebilir.
Sextus kuşkunun duygularımızın bize her yerin nasıl göründüğünü
anlattığı gerçeği reddetmek yerine duyuların etrafımızdakilerin gerçekte nasıl
olduğunu anlatıp anlatmadığını sorduğunu belirtir.
Genelde bir nesnenin görüşteki şekli ona hangi konumdan baktığınıza
bağlıdır: Yukarıdan bakıldığında madeni bir para yuvarlak görünür ancak yandan
bakıldığında elips şeklindedir, masanın üst kısmının görünürdeki şekli herkes
için farklı olacaktır çünkü herkes masaya başka bir açıdan bakmaktadır.
Çıkarımların birçoğu oldukça önem taşımaktadır ve bunlara
özel isimler verilmiştir:
1)
Yanılsamaya dayılı uslamlama (1) bir yanılsama
(ya da hayal görme) söz konusu olduğunda, nesneler gerçekte göründükleri gibi
değildirler. (2) Bir yanılsamayla karşı karşıya olmadığımızdan hiçbir zaman
emin olamayız, (3 ) Buna göre, nesnelerin gerçekte göründükleri gibi olduğundan
hiçbir zaman emin olamayız.
2)
Halüsinasyona dayalı uslamlama: (1) Bir halüsinasyon
söz konusuysa nesneler gerçekte göründükleri gibi değillerdir. (2) Halüsinasyon
görmediğimizden hiçbir zaman emin olamayız. (3) Buna göre nesnelerin gerçekte
göründükleri gibi olduğundan hiçbir zaman emin olamayız.
3)
Düşlere dayalı uslamlama: (1) Rüya gördüğümüz
zaman, nesneler gerçekte göründükleri gibi değillerdir. (2) Rüya görmediğimizden hiçbir zaman emin
olamayız. (3) Buna göre, nesnelerin gerçekte göründükleri gibi olduğundan
hiçbir zaman emin olamayız.
Normal insanlarsak, o zaman gözlemsel yargıların
doğruluğuyla ilgili dolaysız bilgiye sahip sayılırız. Her şeye rağmen, duyurmamızı
bilginin kaynaklarından biridir, ancak bu sadece doğal koşullar içinde sağlıklı
kişiler ve normal insanların duyuları için geçerlidir.
Duyular bilgi için kuşkulu bir temel sağlar; eğer bilgi bu
temel üzerine kurulduysa bazı durumlarda altüstü edilebilir.
Şu an üzerinde durduğumuz konu deneyimlerimizdeki
çelişkileri nasıl çözümlediğimizdir.
Sadece bilimin belirli deneyimleri gerçeğe uygun olmadıkları
iddiasıyla göz önünde bulundurmayan sağduyuyu desteklediğini göz önünde
bulunduracağız sağduyusal inançlar ve bilimsel kanılar bizim duyuların tanıkladığını
geçersiz kılmakta güçlerini birleştirirler.
Katı deneyciler duyu- deneyin bilginin bir dayanağı olarak
görürler, Duyularımız gözlemsel önermelerin doğrulunu hakkında yer diğer
inançlarımızın da duyu deneyimine başvurarak gerekçelendirilebileceği konusunda
bize güven verir. Ancak şu ana kadar gördük ki başka kanılarımız da bazı
gözlemsel önermelerin yanlışlığını bize kabul ettirerek bunları reddetmemize
yol açabilirler. Kanı ve deneyim arasındaki ilişkinin katı deneycilerin farz ettiği
kadar belirgin olması mümkün değildir.
Kesin olarak ortaya konmuş saf gözlemsel önermelerin
bilginin başlangıç noktası olarak ele alınması imkânsızdır gemilerini açık
denizde tekrar inşa etmeleri gerektiğinden, onu hiçbir zaman onarım havuzunda parçalara
ayıramayan ve orda en iyi malzemelerden tekrar kurma olanağına sahip olmayan
denizciler gibiyiz… Gözlemsel önermelerin terkedilmesi ihtimalini de hesaba
katmalıyız.
Duyu deneyimizdeki çelişkileri çözümleneme için çoğunlukla
belirli deneyimleri gerçekle uygun olmadıkları için dikkate almaz ve bunların
etrafımızdaki yeğlerin gerçekte nasıl olduklarını açıklamadığını söyleyerek
ortaya koydukları gözlemsel önermeleri doğru olarak kabul etmek istemiyiz.
Gözlemlediğimiz şeyler hakkındaki bilgi ya da kanaatlerimiz deneyimlerimiz
gerçeğe uygun ya da uygunsuz olarak sınıflandırabilmek için kullandığımız
olacaktır.
Deneyimlerimiz anlamak ya da yorumlamak için önceki inançlarımıza
güvenirsek, o zaman güvendiğimiz inançların doğru olduğundan emin olduğumuz
sürece doğru bir şey yaptığımızdan kuşku duymayabiliriz.
Algısal Hata sorunu: Kişinin hayale aldanmasıyla
gerçekleşmesidir.
Deneyimlerim katılmaya karar verdiğim şeylerle ilgilidir
sadece faklına vardıklarım zihnimdekileri şekillendirir, seçici ilgi olmadan
deneyim bütünüyle bir kaostan ibarettir.
İlgilerimiz, önceki inançlarımız ve beklentilerimizin hangi
duyusal uyaranı dikkat alacağınınız belirlememesine yardımcı oldukların gördük.
Önceden sahip olduğumuz kanı veya beklentilerimizi yorumlamamız bazıları
gerçeğe uygun bazılarını ise gerçeğe uymayan şeklinde adlandırmamız konusunda bize
nasıl yardım ettikleri üzere birkaç örnekle karşılattık bunun bizi algısal aylanılmalara
hangi şekillerde götüreceğini de gördük: Yanlış olan gözlemsel yargıları her
zaman gerçek olarak adlandırma konusunda başarılı olamamaktayız.
Bacon
Bacon bir deneycidir. Tüm hata belirsizliğin deneyim ve
gözlemlerin doğru şekilde uygulanmamasından meydana gelen yanlış yöntemin
kullanımsayıla ortaya çıktığını düşünmekteydi. Bacon bu hatalı yöntemi ‘doğanın
öncelenmesi’ olarak adlandırmaktaydı.: Akıl doğanın kendisine duyular yoluyla
bildirecekleri öncelemektedir: böylece akıl çabuk bir takım sonuçlar çıkararak
bu erken doğmuş kurgulama, önyargı veya önceden verilen yargıların (önyargı)
duyuların mesajını çarpıtmasına yol açabilir. İnsanın anlama yetisi kendi
doğasından dolayı dünyada olduğundan daha fazla düzen ve düzenliliği varlığını
varsayma eğilimindedir.
Bacon’a göre önceden sahip olunan inanç önyargılar ya da ön
kavrayışlar duyuların mesajını çarpıtabilir.
Gözlem Kuram Yüklüdür.
Filozoflar bir şeyi görmekle onun ne olduğunu görmek
arasında ya da genel olarak bir şeyi algılamak ve onu anlamak arasında bir
ayrım yapışlardır. Birşeyin ne olduğunu
görmek önermelerle ilgili bir durumdur ve söz konusu önermenin ortaya
çıkabilmesi için gözlemcinin gerekli olan sözcük ya da kavramlara sahip olması
gerekir. Görmek ise önermelerle ilgili bir durum değildir ve herhangi bir
kavrama sahip olmayı gerektirmez. Bir şeyin ene olduğunu görebilmemizi mümkün
kılan şey dil ya da kavramların anlayışına önceden sahip olmamızdır. Birşeylerin
var olduğunu görebilmemizi veya genel anlamayla ne olduğunu algılayabilmemiz ve
böylelikle de gözlemsel yarılar oluşturmamızı sağlayan şey dildir.